T.C.
YARGITAY
YİRMİÜÇÜNCÜ HUKUK DAİRESİ
Esas : 2016/2905
Karar : 2019/301
Tarih : 06.02.2019
VERGİ BEYANNAMELERİNİN VERİLMEMESİ
YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN KUSURLARI
KUSURUN İSPATI
( 6102 Türk Ticaret Km. 553)
( 6335 s. Kanunm. 28,41)
ÖZET: 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 553. maddesinin 1’inci fıkrasının ilk halinde, ”Kurucular , yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal ettikleri takdirde, kusurları bulunmadığını ispatlamadıkça hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar” şeklinde düzenlenme yapılmış ve kusur bir karîne olarak kabul edilerek, ispat yükü yönetim kurulu üyeliklerinde görev alanlara yüklenmişti. Söz konusu maddenin 26.06.2012 tarih ve 6335 Sayılı Kanun’un 28. ve 41. maddeleri ile düzenlenmiş son hali ise, ”Kurucular , yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar” şeklinde olup, kusurluluk bir karine olmaktan çıkmış ve yönetim kurulu üyeliklerinde görev alanların kusurlu oldukları ispat edilmekdikçe sorumlu olmadıkları düzenlenmiştir . Somut olaya baktığımızda, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporlarında ihtimalli değerlendirmeler yapılmış ve vergi beyannamelerinin verilmemesinde davalı yönetim kurulu üyelerinin kusurları davacı yanca kesin olarak ispat edilememiştir . Bu itibarla, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekir.
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik verilen hükmün davalılar vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgilere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili Av. … duruşmaya katılmış, duruşma isteyen davalılar vekili duruşmaya katılmamış olmakla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-KARAR-
Davacı vekili, kooperatifin eski yönetim kurulu üyeleri olan davalıların görev yaptığı 2003-2007 yıllarına ilişkin zamanında vergi beyannamesi verilmediğinden kooperatife gecikme cezası hariç 159.568,92 TL vergi borcu, 403.759,36 TL vergi ziya ve usulsüzlük cezası tahakkuk ettirildiği, kooperatifin uzlaşma isteği sonucu vergi borcu ve usulsüzlük cezalarında indirim yapılarak vergi borcunun 119.676,69 TL’ye, ziya ve usulsüzlük cezasının ise 20.187,97 TL’ye indirildiği, bu borcun da kooperatifin KDV alacağından mahsup edilerek ödendiği, kooperatifin neticeten 20.187,97 TL ziya ve usulsüzlük cezası, 85.546,00 TL de gecikme cezası olmak üzere toplam 105.733,97 TL zarara uğratıldığını ileri sürerek 105.733,97 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, yönetim kurulu üyelerinin vergi uzlaşma yoluna giderek zararın artmasına neden olduklarını ve davanın açılmasına dayanak olan ve denetim kuruluna yetki veren genel kurulun iptali talebiyle dava açıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamından; eski yönetim kurulu üyeleri olan davalıların süresi içerisinde beyeanname vermemelerinden kaynaklı olarak 105.733,97 TL kooperatif zararına sebep oldukları gerekçesiyle davanın kabulü ile 105.733,97 TL davacı zararının ödeme tarihi olan 15.10.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir .
Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 553. maddesinin 1’inci fıkrasının ilk halinde, ”Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal ettikleri takdirde, kusurları bulunmadığını ispatlamadıkça hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar” şeklinde düzenlenme yapılmış ve kusur bir karîne olarak kabul edilerek, ispat yükü yönetim kurulu üyeliklerinde görev alanlara yüklenmişti. Söz konusu maddenin 26.06.2012 tarih ve 6335 Sayılı Kanun’un 28. ve 41. maddeleri ile düzenlenmiş son hali ise, ”Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar” şeklinde olup, kusurluluk bir karine olmaktan çıkmış ve yönetim kurulu üyeliklerinde görev alanların kusurlu oldukları ispat edilmekdikçe sorumlu olmadıkları düzenlenmiştir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya baktığımızda, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporlarında ihtimalli değerlendirmeler yapılmış ve vergi beyannamelerinin verilmemesinde davalı yönetim kurulu üyelerinin kusurları davacı yanca kesin olarak ispat edilememiştir. Bu itibarla, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabıulü ile hükmün davalılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının talep halinde temyiz edene iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 06.02.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.