T. C. D A N I Ş T A Y 15. DAİRE
ESAS : 2014/9570
KARAR : 2018/1194
TARİH : 06.02.2018
● BANKALARCA TAHSİL EDİLEN HESAP İŞLETİM ÜCRETİ
ÖZET : 30.07.2018 tarihinde www.ntv.com.tr’de; “Danıştay bankaların ‘hesap işletim ücreti’ni iptal etti. Danıştay 15. Dairesi, bankaların müşterilerinden “hesap işletim ücreti” almasını düzenleyen yönetmelik hükmünü iptal etti. Tahsis ücreti, nakit avans çekim ücreti, kurum ve kuruluşlarına yapılan ödemelere ilişkin iptal istemi ise reddedildi.” şeklinde yer alan habere ilişkin Danıştay Kararı. (03.10.2014 GÜN ve 29138 s. RG- Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik m. 10, 13) (6502 s. Tüketicinin Korunması Kanunu -Yeni- m. 1, 4) (5464 s. Banka ve Kredi Kartları K m. 26) Davanın Özeti : 03.10.2014 tarih ve 29138 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 10. maddesinin 1 inci fıkrasının, 13 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının, Ek-1 listesinde bulunan “1.1 Tahsis Ücreti, 2.1 Hesap İşletim Ücreti, 4.4 Nakit Avans Çekim Ücreti, 5.7 Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Yapılan Ödemeler” adı altındaki ücretlerin İPTALİ İSTENİLMEKTEDİR. Savunmanın Özeti : 6502 s. Kanun’un 4/3 üncü maddesinde faiz dışında alınacak her türlü ücret, komisyon ve masraf türlerinin belirlenmesi için Kuruma görev verildiği, Yönetmeliğin hazırlanmasında Kurum tarafından kredi kuruluşlarının faiz oranını belirlerken faizin ayrı masrafların ayrı kalemler halinde belirlenmesi yönteminin benimsendiği, Yönetmeliğin iptal edilmesi durumunda bu masrafların faiz oranına yansıtılacağı, bu sebeple faizin masraf kalemlerini içermediği bir sistemin seçildiği, bu sistemin seçilmesinin yargısal denetime konu edilmesinin yerindelik denetimi olacağı, mer’i mevzuatımızda da faiz oranları belirlenirken masrafların buna dahil edilmediği, tüketicinin kafasını karıştırabilecek, işlem anında değişik isimler altında talep edilebilecek ücretler yasaklanarak, tüm bu ücretlerin yerine “tahsis ücreti” gibi tek bir isim altında ve kredi anapara tutarının binde beşiyle sınırlı olacak şekilde tüketicinin lehine bir düzenleme getirildiği; kredi tahsis ücretinin, tüketicinin kredi ihtiyacının karşılanmasına olanak sağlayan sistemin işletilmesi ve operasyonel sürecin yönetilmesi amacıyla alınacağı hüküm altına alınarak, tüketicinin bu ücretin haksız olup olmadığını kontrol etmesine imkân sağlandığı, hesap işletim ücretiyle para transfer işlemlerinin nitelik olarak farklı işlemler olduğu ve farklı maliyetler gerektirdiği, bu sebeple de mükerrer ücretlendirme olmadığı, Yönetmelikle düzenleme yapılmadan önce her hesap için ayrı tahakkuk ettirilen hesap işletim ücretinin hesap sayısından bağımsız şekilde müşteri bazında tahakkuk ettirilebileceğinin hüküm altına alındığı, Yönetmeliğin bilgilendirmeye ilişkin hükümleri çerçevesinde finansal tüketici tarafından öngörülebilir bir hesap işletim ücretinin uygulamaya geçirildiği, nakit avans çekim işleminde kredi kuruluşunun belirli bir miktar parayı, birçok lokasyonda ve para çekme makinelerinde sürekli hazır bulundurması gerektiği için belirli bir maliyeti bulunduğu ve bu maliyet faize dahil olmadığından Yönetmelikte bu masrafa yer verildiği, kamu kurum ve kuruluşlarına yapılan ödemelerin, tüketiciler tarafından net şekilde görülebilmesi için listede yer aldığı, ayrıca tüketiciden ücret talep edilemeyeceği, bu sebeple ücret değil ödeme olarak isimlendirildiği, açıklanan sebeplerle dava konusu düzenlemelerin Kanuna, kamu menfaatine, idarenin takdir yetkisi prensibine ve hizmet gereklerine uygun olduğu iddia edilerek davanın reddedilmesi GEREKTİĞİ SAVUNULMAKTADIR.
Danıştay Tetkik Hakimi…Düşüncesi: Dava konusu Yönetmeliğin dayanak maddesi olan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4/3 üncü maddesinde: “Tüketiciden kendisine sunulan mal veya hizmet kapsamında haklı olarak yapılmasını beklediği ve sözleşmeyi düzenleyenin yasal yükümlülükleri arasında yer alan edimlerle sözleşmeyi düzenleyenin kendi menfaati doğrultusunda yapmış olduğu masraflar için ek bir bedel talep edilemez…” denilmekte olup; finansal tüketicilere kullandırılacak kredi için, kredi sözleşmesini düzenleyen bankaların nakdi, gayrinakdi her cins ve surette kredi verme işlemleri yasal yükümlülükleri arasında yer alan edimlerden olduğu Bankacılık Kanunu’ndan anlaşılmakla ve tüketiciden talep edilen kredi anaparasının en fazla binde beşi oranındaki kredi tahsis ücretinin, sözleşmeyi düzenleyenin yani bankaların “erken ödeme riski”ne karşı korunmalarına yönelik menfaati doğrultusunda yapmış olduğu masraflar karşılığında olduğu davalı idarenin savunmasında belirtildiğinden, banka ve finansal kuruluşlara 6502 s. Kanun’un 37/2 nci maddesiyle öngörülen erken ödeme tazminatıyla benzer bir güvencenin sağlanmış olduğu, ek bir ücret talep edilemeyeceği halde kredi tahsis ücreti adı altında ücret alınmasına cevaz verildiği, ayrıca davalı idarenin kredi tahsis ücretini belgeleyemediği, YARGITAY’ın zorunlu, makul ve belgelendirilebilen masrafların tüketiciden istenebileceği, aksi halde maktuen belirlenen bir miktarın tüketiciden alınacağına dair hükmün ilgili Yasa ve Yönetmelik hükümleri karşısında haksız şart olduğunun kabulü gerekeceğine dair yerleşik içtihadı gereği, tüketici ve konut finansmanı kredilerine ilişkin olarak finansal tüketiciden, kredi tahsis ücreti alınmasına imkân tanıyan Yönetmeliğin 10. maddesinin 1 inci fıkrası ve aynı mahiyetteki, kuruluşlar tarafından ücretlendirilebilecek olan ürün veya hizmetlerin sınıflandırıldığı Ek-1’deki “1.1.Tahsis Ücreti” yönünden hukuka uyarlık bulunmadığı değerlendirildiğinden iptal edilmesi gerektiği, Yönetmeliğin iptali istenilen “Hesap İşletim Ücreti”ne ilişkin 13 üncü maddesinin 1 inci fıkrası ile , Ek-1 listesinde bulunan “2.1 Hesap İşletim Ücreti” ile ” 4.4 Nakit Avans Çekim Ücreti”nin yukarıda anılan mevzut kapsamında, dayanağı yasal düzenlemeyi aşar nitelikte olması, davalı idarece sözkonusu ücretlerin zorunlu, makul ve belgelendirilebilir olduğu yönünde, bu konuyu kanıtlayıcı hukuken geçerli, somut ve objektif bilgi ve belgeler sunulamaması karşısında, hukuka ve dayanağı yasal düzenlemeye aykrı olduğu değerlendirilen anılan düzenlemelerin iptal edilmesi gerektiği, Ek-1 listesinde bulunan “5.7 Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Yapılan Ödemeler” maddesi yönünden ise hukuka ve dayanağı yasal düzenlemeye aykırılık bulunmadığından davanın reddedilmesi GEREKTİĞİ DÜŞÜNÜLMEKTEDİR. Danıştay Savcısı…Düşüncesi: 28.11.2013 günlü, 28835 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinin 3 üncü fıkrasında;” Tüketiciden; kendisine sunulan mal veya hizmet kapsamında haklı olarak yapılmasını beklediği ve sözleşmeyi düzenleyenin yasal yükümlülükleri arasında yer alan edimlerle sözleşmeyi düzenleyenin kendi menfaati doğrultusunda yapmış olduğu masraflar için ek bir bedel talep edilemez. Bankalar, tüketici kredisi veren finansal kuruluşlar ve kart çıkaran kuruluşlar tarafından tüketiciye sunulan ürün veya hizmetlerde ise tüketiciden faiz dışında alınacak her türlü ücret, komisyon ve masraf türleriyle bunlara ilişkin usul ve esaslar Bakanlığın görüşü alınarak bu Kanunun ruhuna uygun olarak ve tüketiciyi koruyacak şekilde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından belirlenir.” KURALI GETİRİLMİŞTİR. Anılan düzenlemeye dayalı olarak, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından bazı maddeleri bu davaya konu edilen Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Usul Esaslar Hakkında Yönetmelik çıkarılmış ve 3.10.2014 günlü, 29138 sayılı Resmi Gazete’DE YAYIMLANMIŞTIR. Yönetmeliğin 1 inci maddesinde bu Yönetmeliğin amacının, kuruluşlar tarafından finansal tüketicilere sunulan ürün veya hizmetlere ilişkin olarak faiz veya kâr payı dışında alınacak her türlü ücret, komisyon ve masraf türleriyle bunlara ilişkin usûl ve esasları belirlemek olduğu vurgulanmış; 4 üncü maddesinde ise, kuruluşların; “Bankalar, tüketici kredisi veren finansal kuruluşlar ve kart çıkaran kuruluşları”; ücretin de; “Finansal tüketiciden faiz, kâr payı, vergi, fon ve benzeri yasal giderler dışında talep edilen ücret, komisyon, masraf ve benzeri adlar altındaki her türlü parasal tutarı” ifade EDECEĞİ BELİRTİLMİŞTİR. Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 10. maddesinin 1 inci fıkrasında; “Finansal tüketicilere kullandırılacak krediler için kredi ihtiyacının karşılanmasına olanak sağlayan sistemin işletilmesi ve operasyonel süreçlerin yönetilmesi amacıyla alınan tahsis ücreti dışında … başkaca bir ücret alınamaz” düzenlemesi; 13 üncü maddesinin 1 inci fıkrasında; “… Hesap işletim ücreti, finansal tüketicinin hesap sayısına bağlı olmaksızın müşteri bazında ilgili kuruluşun belirlediği dönemlerde tahakkuk ve tahsil edilebilir… ” düzenlemesi YER ALMAKTADIR. Diğer taraftan, Yönetmeliğin dava konusu edilmeyen 6 ncı maddesinde, bu Yönetmelik ve ekinde yer alanların dışında herhangi bir ürün ve hizmet için ücret alınamayacağı vurgulanmış; Ek-1’de alınabilecek ücretler arasında “1.1. Tahsis Ücreti”ne, “2.1. Hesap İşletim Ücreti”ne, “4.4. Nakit Avans Çekim Ücretine” ve “5.7. Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Yapılan Ödemeler”e yer verilmiş; böylece, kredi verilen kuruluşların sayılan ücretleri almalarına OLANAK SAĞLANMIŞTIR. Her biri özel hukuk tüzel kişisi olan kredi veren kuruluşlarla kredi alan gerçek ve tüzel kişiler arasında serbest iradeleriyle gerçekleştirilen kredi sözleşmelerinin özel hukuk sözleşmesi niteliğinde OLDUĞU TARTIŞMASIZDIR. Bu çerçevede, taraflar sözleşmede öngörülmek suretiyle, sözleşme hukukunun genel çerçevesi içerisinde ilişki kurabilirler. Dolayısıyla, tarafların sözleşme özgürlüğüne müdahale niteliğindeki idari düzenlemeler hukuka aykırı olur. Diğer taraftan kâr amacıyla kurulmuş birer özel hukuk tüzel kişisi olan kredi veren kuruluşlar, kredi verdikleri müşterilerinden kredi faizi tahsil ederlerken, bu faaliyet için, yani kredi işlemini gerçekleştirirken genel olarak bir külfete katlanmaktadırlar. Buna göre, kredi veren kuruluşların genel olarak katlanmış oldukları bu külfet ve masrafların da tüketiciye YANSITILMASI DOĞALDIR. Ancak, YARGITAY’ın tüketici hukukunu da dikkate alarak kredi sözleşmeleriyle ilgili verdiği; kredi veren kuruluşun, tüketicilerden sadece zorunlu, makul ve belgelendirilebilen masrafları isteyebileceğine ilişkin kararlar, yerleşik içtihat HALİNE GELMİŞTİR. Kaldı ki, kredi veren kuruluşların kendi menfaati doğrultusunda yapmış olduğu masraflar için ek bir talepte bulunamayacağı Yasada da AÇIKÇA VURGULANMIŞTIR. Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Usul Esaslar Hakkında Yönetmelikte, dava konusu edilen maddelerinde yer alan ödeme ve ücretlerin hangi durumlarda, ne ölçüde alınabileceği, niteliği, açıkça sebebi ve kapsamının ne OLDUĞU DÜZENLENMEMİŞTİR. Buna göre, davaya konu düzenlemeler, Yönetmeliğin dayanağı olan Alınacak Ücretlere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’te kuruluşlar tarafından finansal tüketicilere sunulan ürün veya hizmetlere ilişkin olarak faiz veya kâr payı dışında alınacak her türlü ücret, komisyon ve masraf türleriyle bunlar ilişkin usul ve ESASLAR BELİRLENMİŞTİR. Sözkonusu Yönetmelikle bankalar, tüketici kredisi veren finansal kuruluşlar ve kart çıkaran kuruluşlar tarafından ücretlendirilebilecek olan ürün ve hizmetler Ek-1’de belirlendikten sonra, anılan Yönetmeliğin 6 ncı maddesinde, bu Yönetmelik ve Ek’inde yer alanlar dışında herhangi bir ürün veya hizmet için ücret talep edilemeyeceği düzenlemesine YER VERİLMİŞTİR. 6502 s. Kanun’da yapılan düzenlemede tüketiciden alınabilecek ücret, masraf ve komisyonlar tespit edilirken BDDK tarafından belirlenen bu masrafların; Kanun’un ruhuna ve tüketicinin korunması amacına uygun olup olmadığının denetlenmesi bakımından YARGITAY içtihatlarıyla yerleşik hale gelen haklı, makul ve belgeli olma kriterlerini sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi önem ARZ ETMEKTEDİR. Uyuşmazlığın, Yönetmeliğin dava konusu olan 10. maddesinin birinci fıkrası ve buna bağlı olan Ek-1’de yer alan “1.1 Tahsis Ücreti” ile “4.4 Nakit Avans Çekim Ücreti” ve “5.7 Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Yapılan Ödemeler”e ilişkin kısmı incelendiğinde; Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 10. maddesinin 1 inci fıkrasında; “Finansal tüketicilere kullandırılacak krediler için kredi ihtiyacının karşılanmasına olanak sağlayan sistemin işletilmesi ve operasyonel süreçlerin yönetilmesi amacıyla alınan tahsis ücreti dışında … başkaca bir ücret alınamaz. Kredi tahsis ücreti, kullandırılan kredi anaparasının binde beşini geçemez. Kurul, gerekli gördüğü hallerde bu sınırı artırmaya ve AZALTMAYA YETKİLİDİR.” düzenlemesi YER ALMAKTADIR. Türk Ticaret Kanunu’nun 116 ncı maddesi anlamında tacir sayılan bankalar ve finans kuruluşlarının yaptıkları işlemlerden veya verdikleri hizmetlerden dolayı Türk Ticaret Kanunu’nun 20. maddesi uyarınca müşterilerinden ve tüketicilerden ücret talep etmek hakkına sahip OLDUKLARI AÇIKTIR. Bakanlar Kurulu’nun verdiği yetki uyarınca, 15.11.2014 tarih ve 29176 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2014/6 sayılı Tebliğle güncellenen Merkez Bankası’nın 2006/1 sayılı Mevduat ve Kredi Faiz Oranları ve Katılma Hesapları Kâr ve Zarara Katılma Oranlarıyla Kredi İşlemlerinde Faiz Dışında Sağlanacak Diğer Menfaatler Hakkında Tebliğ’in 4 üncü maddesi de “(1) Bankalarca, reeskont kaynaklı krediler dışındaki kredilere uygulanacak faiz oranlarıyla faiz dışında sağlanacak diğer menfaatlerin ve tahsil olunacak masrafların nitelikleri ve sınırları serbestçe belirlenir. (2) Tüketici kredilerinde faiz dışında sağlanacak diğer menfaatler ve tahsil olunacak masraflar açısından Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından yürürlüğe konulan ve 3/10/2014 tarihli ve 29138 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Usûl ve Esaslar Hakkında Yönetmelik HÜKÜMLERİ SAKLIDIR. (3) Kredili mevduat hesaplarında uygulanacak azami akdi ve gecikme faiz oranları 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun 26 ncı maddesi uyarınca Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından belirlenen azami oranları geçemez.” düzenlemesine yer vererek banka ve finans kuruluşlarının müşterilerinden ve tüketicilerden faiz dışında menfaat ve ücret talep etmesine İMKÂN TANIMAKTADIR. Günümüz modern toplum yaşamında ve ekonomik hayatta önemli bir yere sahip olan bankalar ve finans kuruluşlarının, ekonomik büyümeyi finanse ettikleri ve sürdürülebilir sağlıklı ekonomilerin temelini oluşturdukları yadsınamaz BİR GERÇEKTİR. Bu nedenle kamusal gözetim ve denetim altında bulunan bankalar ve finans kuruluşlarının tüketici kredilerinden kaynaklanan birtakım masraflarını, sadece faiz kalemi içerisinde yansıtmasının beklenemeyeceği, Yönetmelik’te belirlenen sınırlar içerisinde makul, haklı ve belgeli olmak koşullarını sağlamak şartıyla bir takım masraf ve ücretleri tüketicilerden talep edebilecekleri mevzuatça UYGUN GÖRÜLMEKTEDİR. Bu nedenle kredi ihtiyacının karşılanmasına olanak sağlayan sistemin işletilmesi ve operasyonel süreçlerin yönetilmesi amacıyla “1.1 Tahsis Ücreti”nin tüketicilerden talep edilebilecek ücretler arasında belirlenmesinde hukuka AYKIRILIK GÖRÜLMEMİŞTİR. Banka ve finans kuruluşlarının mevcut yapılanmaları dahilinde, otomatik nakit çekmeye olanak sağlayan makineler aracılığıyla tüketiciye farklı yerlerde haftanın her günü ve 24 saat çeşitli bankacılık ve nakit kredi kullanım hizmeti sunması nedeniyle finansman maliyeti haricinde kira, teknik servis ve bakım, vb. masraflara katlanmak durumunda olduklarından, bu maliyetlerin karşılığı olarak “4.4. Nakit Avans Çekim Ücreti”nin finansal kuruluşlar 5 tarafından ücretlendirilebilecek kalemler arasında belirlenmesinde yukarıda anılan mevzuat hükümlerine aykırı bir durum TESPİT EDİLMEMİŞTİR. Banka ve finans kuruluşlarınca yapılan zorunlu giderlerin kanundan ve diğer mevzuattan kaynaklanması durumunda tüketici bu giderleri ÖDEMEK DURUMUNDADIR. Zira, banka tarafından tahsil edilen bu giderler, banka tarafından ilgili kamu kurum veya kuruluşuna ödenmekte olup, bankaların bu durumdan herhangi bir KAZANCI BULUNMAMAKTADIR. (Örneğin; Banka Sigorta Muameleleri Vergisi-BSMV%5, Doğal Afet Sigortası-DASK). Bu nedenle “5.7. Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Yapılan Ödemeler”in tüketicilerden talep edilebilecek ücretler arasında belirlenmesinde hukuka AYKIRILIK GÖRÜLMEMİŞTİR. Uyuşmazlığın, Yönetmeliğin dava konusu olan 13 üncü maddesinin 1 inci fıkrası ve buna bağlı olan Ek-1’de yer alan “2.1 Hesap İşletim Ücreti”ne ilişkin kısmı incelendiğinde; Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 13 üncü maddesinin 1 inci fıkrasında; “… Hesap işletim ücreti, finansal tüketicinin hesap sayısına bağlı olmaksızın müşteri bazında ilgili kuruluşun belirlediği dönemlerde tahakkuk ve tahsil edilebilir… ” düzenlemesi YER ALMAKTADIR. Dava konusu Yönetmelik’te hesap işletim ücretinin açık bir tanımı yapılmamakla birlikte, davalı idare savunma dilekçesinde hesap işletim ücretini, “… Adından da anlaşılacağı üzere hesabın işletilmesinden kaynaklanan bir ücret olarak, hesaba ilişkin muhasebe kayıtlarının yapılması, kontrolü ve sürdürülmesinden kaynaklanan masraflar.” OLARAK TANIMLAMIŞTIR. Diğer taraftan, Yönetmeliğin 13 üncü maddesinin 1 inci fıkrasında ise, hesap işletim ücretinin, finansal tüketicinin “hesap sayısına bağlı olmaksızın müşteri bazında” tahakkuk ve tahsil EDİLECEĞİ VURGULANMIŞTIR. O halde, hesap işletim ücreti, hesap sayısı, hesabın tutarı, hesaptaki işlem sayısı vb. gibi hususlar dikkate alınmaksızın sadece müşteri bazında alındığına göre, davalı idarenin savunmasında belirtilen hususlar hesap işletim ücretinin dayanağı olarak kabul edilemez. Buna göre, davaya konu olan düzenlemede açıkça sebebi gösterilip, niteliği ortaya konulamayan “hesap işletim ücreti” alınmasını öngören düzenleme, Yönetmeliğin dayanağı olan 6502 s. Kanun’un 4/3 üncü maddesi ile bu konuda yerleşik yargı kararları çerçevesinde ücret, komisyon ve masrafların haklı, makul ve belgeli olması gerektiği kriterlerine aykırılık TEŞKİL ETMEKTEDİR. Açıklanan nedenlerle, Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 13 üncü maddesinin 1 inci fıkrası ve Ek-1 listesinde bulunan “2.1 Hesap İşletim Ücreti”ne yönelik kısmının İPTALİNE oybirliği ile, davanın Yönetmeliğin 10. maddesinin birinci fıkrası ve Ek-1 listesinde bulunan “1.1 Tahsis Ücreti, 4.4 Nakit Avans Çekim Ücreti, 5.7 Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Yapılan Ödemeler”e yönelik kısmının ise REDDİNE “tahsis ücreti” bakımından oyçokluğu, diğer kısımları bakımından oybirliği ile, dava kısmen iptal, kısmen ret şeklinde sonuçlandığından aşağıda dökümü yapılan 360,60-TL yargılama giderlerinin yarısının davacı üzerinde bırakılmasına, geriye kalan yarısının davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 1.980-TL avukatlık ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, 1.980-TL avukatlık ücretinin de davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 (otuz) gün içinde İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yoluna başvurulabileceğinin taraflara bildirilmesine, 06.02.2018 tarihinde karar verildi. KARŞI OY (X): Dava; 03.10.2014 tarih ve 29138 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 10. maddesinin 1 inci fıkrasının, 13 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının, Ek-1 listesinde bulunan “1.1 Tahsis Ücreti, 2.1 Hesap İşletim Ücreti, 4,4 Nakit Avans Çekim Ücreti, 5.7 Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Yapılan Ödemeler” adı altındaki ücretlerin iptali İSTEMİYLE AÇILMIŞTIR. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinin 3 üncü fıkrasında;” Tüketiciden; kendisine sunulan mal veya hizmet kapsamında haklı olarak yapılmasını beklediği ve sözleşmeyi düzenleyenin yasal yükümlülükleri arasında yer alan edimlerle sözleşmeyi düzenleyenin kendi menfaati doğrultusunda yapmış olduğu masraflar için ek bir bedel talep edilemez. Bankalar, tüketici kredisi veren finansal kuruluşlar ve kart çıkaran kuruluşlar tarafından tüketiciye sunulan ürün veya hizmetlerde ise tüketiciden faiz dışında alınacak her türlü ücret, komisyon ve masraf türleriyle bunlara ilişkin usul ve esaslar Bakanlığın görüşü alınarak bu Kanunun ruhuna uygun olarak ve tüketiciyi koruyacak şekilde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından belirlenir.” KURALI GETİRİLMİŞTİR. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da yer alan bu düzenlemeden açıkça anlaşıldığı üzere BDDK tarafından çıkarılan Yönetmelikte, tüketicilerden alınabilecek masraf, komisyon ve diğer ücretler belirlenirken, Kanun’da öngörülen koşullara uygun bir düzenleme YAPILMASI ZORUNLULUKTUR. Buna göre BDDK tarafından tüketiciden alınabilecek masraflar belirlenirken, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un ruhuna uygun ve tüketiciyi koruyacak şekilde düzenleme YAPILMASI GEREKMEKTEDİR. Tüketiciden talep edilen masraflar yönünden BDDK’nın belirlediği listenin kanunun ruhuna ve tüketicinin korunması ilkesine uygun olabilmesi için, bu masraf ve ücretlerin, tüketicinin kendisine sunulan mal veya hizmet kapsamında haklı olarak yapılmasını beklediği ve sözleşmeyi düzenleyenin yasal yükümlülükleri arasında yer alan edimlerle sözleşmeyi düzenleyenin kendi menfaati doğrultusunda yapmış olduğu masrafların karşılığı olmaması ve yerleşik YARGITAY içtihatları çerçevesinde, aynı zamanda haklı, makul ve belgeli OLMASI ZORUNLUDUR. Yönetmelikte tahsis ücretinin açık bir tanımı yapılmamakla birlikte, her ne kadar Yönetmeliğin dava konusu 10/1 maddesinde “… Kredi ihtiyacının karşılanmasına olanak sağlayan sistemin işletilmesi ve operasyonel süreçlerin yönetilmesi amacıyla…” tahsis ücreti alındığı ifade edilmekte ise de, davalı idarece dosyaya sunulan savunma dilekçesinde, “tahsis ücreti”nin bankalar ve finans kuruluşlarının aktif ve pasif varlıkları arasındaki vade dengesizliğinden kaynaklanan ve literatürde “erken ödeme riski” olarak adlandırılan riskten korunma sağlamaya yönelik bir araç olarak KULLANILDIĞI BELİRTİLMEKTEDİR. 6502 s. Kanun’un “Erken Ödeme” başlıklı 37 nci maddesinin 2 nci fıkrasının “Faiz oranının sabit olarak belirlenmesi hâlinde, sözleşmede yer verilmek suretiyle, bir ya da birden fazla ödemenin vadesinden önce yapılması durumunda, konut finansmanı kuruluşu tarafından tüketiciden erken ödeme tazminatı talep edilebilir. Erken ödeme tazminatı gerekli faiz indirimi yapılarak hesaplanan ve tüketici tarafından konut finansmanı kuruluşuna erken ödenen tutarın kalan vadesi otuz altı ayı aşmayan kredilerde yüzde birini, kalan vadesi otuz altı ayı aşan kredilerde ise yüzde ikisini geçemez. Oranların değişken olarak belirlenmesi hâlinde tüketiciden erken ödeme tazminatı talep edilemez.” hükmüyle bankalar ve finans kuruluşlarının anılan erken ödeme riskine karşı korunduğu dikkate alındığında, “tahsis ücreti” uygulamasıyla banka ve finans kuruluşlarının katlanmak durumunda oldukları risklere karşı ikinci bir güvence SAĞLANMAYA ÇALIŞILMAKTADIR. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde kredi veren kuruluşların tüketicilerden aldığı tahsis ücretinin gerek niteliği, gerek unsurları, gerekse haklı, makul ve belgelendirilebilen bir ücret olduğu ORTAYA KONULAMAMIŞTIR. Bu durumda, yukarıda yer verilen açıklamalar ışığında, Yönetmeliğin “tahsis ücreti” alınmasına ilişkin 13 üncü maddesinin 1 inci fıkrası ile Ek-1 Listede yer alan “tahsis ücreti”ne ilişkin kısmında hukuka ve dayanağı Yasal düzenlemeye UYARLIK BULUNMAMAKTADIR. Açıklanan nedenlerle, Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 13 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının ve Ek-1 listesinde bulunan “1.1 Tahsis Ücreti” düzenlemesinin iptal edilmesi gerektiği düşünüldüğünden, çoğunluğun kararına katılmıyoruz.